18 Kasım 2018 Pazar

Deniz Doğdu Doruk Abi Oldu

Öyleydi böyleydi, hava sıcaktı, ay ne zaman doğacak derken geldi minik kuzum.. Hatta ben bu satırları yazarken kendisi 3,5 aylık oldu bile maşallah :)

Yaz demek tatil demek, benden çok Doruk için istediğim yazlık günleri demek.. Tabii Deniz'e olan hamileliğimin sonu da yaz ortasına geldiği için o sıcaklarda İstanbul yolları göründü bana. Doruk'u yazlıkta bırakıp Hamdi'yle döndük.. Zaten hormonlar tavan, oğlumu bırakıp gelmek ekstra acıttı içimi ama o sıcakta evin içinde kurdeşen dökerdi garibim. İlk defa o kadar ayrı kalacaktık, işler yolunda gider ve zamanında doğum yaparsam 3 hafta, Deniz bey erken gelmeye karar verirse daha erken.. Her gün annemden gelen fotoğraflarla videolarla avundum, ordan sevdim Doruk'umu ve bolcana da ağladım tabi.. Annemle her konuşmamızda doğum için sizi bekliyorum ona göre diyordum(bir şeyi kırk kere söylersen olurmuş :)) Perşembe günü geldiler nihayet, nasıl sarıldık kuzumla, ağla ağla bi hal oldum tabi yine ben.. Allah ayırmasın kimseyi evlatlarından.. Akşamına da apar topar hastaneye gittik zaten, ama ayrıntıları azzzz sonra :)

O 3 haftalık süreçte neler yaptım neler :) Dorukcuğum ilerde bir gün okursun belki bunları, kızma bana :) Uzun zaman sonra bi başıma kalınca boş boş gezindim habire. Hamdi'yle az da olsa vakit geçirebildik. Hayatımdaki en lezzetli mısır ekmeğini yedim, tarif istedim mekan sahibinden ve gece sonunda tarifle birlikte büyükçene bi parça mısır ekmeği de verdiler bana :) hamilelik güzel şey :) O sıralar doğum izninde olan Nihal'le çok eğlendik, bayağı bi yedik yeni tatlar keşfettik(biri hamile biri emzikli-bu da ne demek oluyorsa ama emzirene öyle diyorlar- olunca gözün dönebiliyormuş. İyi ki de Ceviz Ağacı'ndaki o adrinoyu keşfetmişiz, şimdi alerji diyeti şeysinden göz ucuyla bile bakamıyorum) 37. haftamda yine Eminönü yolları taştan dedim ve o sıcakta düştüm yollara, boncukları az almışım, yine aldım :) Annemin telefondaki baskılarıyla hastane çantamı hazırladım, öyle bekledi durdu zavallı çantacık beni :) Evim temizlendi, bebek için ekstra temiz oldu hatta (Reyhan ablam sağolsun). O akşam Nihal'lere yemeğe gittik, bahçede keyif yaptık hatta giderken Hamdi'ye sancım var sanırım dedim de aman sağda solda doğurma dedi sağolsun :)  Derken ertesi gün annemler geldiiiii, Doruk'um geldi :)

Zavallı anneciğim gelir gelmez dağ gibi ütüler içine gömüldü.. Hamilelikte ağırlaşmak nasıl oluyor bu duyguyu pek tadamadım ama son günlerde çabuk yorulmaya başlamıştım. O sıcakta ütü yapmak bayağı bi işkenceydi ve en son oturarak yapmıştım ütüleri. Akşam yemeğimizi yedik(hatta bayağı abartı da yedim) çay faslına geçilmişken bende anakucağının kılıfını geçiriyordum ki bi değişiklikler olmaya başladı. İlk önce anlamadım ne olduğunu, bi duşa girdim çıktım falan herşey yolunda, Deniz'in keyfi yerinde ama değişik bişeyler var.. Ben ne bileyim Doruk'ta suyum gelmedi ki, kontrole gittim doğum yaptım, normal süreç nasıl ilerliyor bi fikrim yok yani.. Doktorumu aradım ve sanırım suyum geliyor dedim.1 saat sonra yine konuşalım diyerek kapattık telefonu. Hamdi'yi çağırıp durumu anlattım, sanırım Deniz geliyor diye, ama kendisi gayet rahat salona gidip tv izlemeye devam etti :) Daha 1 saat varmış doktorla konuşmaya, panik yapacak bi durum yokmuş onun için :) Anneme sakin sakin durumu söylemeye çalıştım ama kendisi yine panik heyecan içinde eli ayağına dolaştı :) Aslında benden alışmaları lazım, hiç bi işim planlı programlı bir akış içinde olmadı, olmuyor :) Karnım ağrıyor diye giderim apandistim patlamak üzereymiş apar topar ameliyata alırlar, kontrole giderim doğum başlamış olur kucağıma Doruk'u verirler :) en son sanırım kalp krizi geçiriyorum diye gittim acil safra kesesi ameliyatına aldılar.. Hep bi aksiyon.. Neyse işte bunda da gecenin yarısı hastaneye gittik(Dorukumla 1 gece bile geçiremeden :( ) ve sağ olsun her zamanki gibi Buket yetti yetişti yanıma.. Başta annemleri istemedim çünkü kaç saat süreceği belli değil ne olacağı belli değil, Doruk evde falan derken ama içleri rahat etmedi, annem ve kayınvalidem geldi hastaneye.. Gece yarısı hastane koridorlarını arşınlayan bir Buket bir Aslı var ama Deniz beyin gelesi yok.. Açılmam durdu, kaldı 2 cm'de.. Suni sancı istemiyorum çünkü hissi berbat.. Kendi sancımı hissetmiyorum, hissetmediğimden bebek inmiyor aşağı.. Uyumaya çalışıyorum uyuyamıyorum, yürüyorum bi değişiklik olmuyor.. En sonunda pes ettim sabaha karşı 4:30 gibi verdiler suni sancıyı.. Zaten sonrası çorap söküğü gibi geldi. Saatlerce ilerlemeyen açıklık 1 saatte 6 cm oldu.. Bi yandan annemi uyutmaya çalışıyorum çünkü hem yoldan geldi hem sonraki süreç çok yorucu olacak.. Sancım geldikçe dişimi sıkıyorum ki görmesin annem halimi.. Hep Deniz'le konuştum, hadi oğlum çok az kaldı, az sonra alacağım seni kucağıma, dayanmamız lazım diye diye telkin ettim kendimi. Ebe bi ara geldiğinde iyi bişey söyle yoksa sezeryana alın dedim ama herşey yolunda birazdan doğumhaneye gideriz dedi ve çıktı. Aradan 5 dakika geçti geçmedi anne çabuk çağır ebeyi, geliyor dedim. Resmen bebeğin inişini hissettim.. Tabiki orda doğurmadım :))) Hemen doğumhane yolları.. Az daha koridorda doğuruyordum teknik aksaklıklar yüzünden(oysa ki bi gece önce Hamdi bana sağda solda doğurmayasın demişti, hala gülüyorum buna :))) ) 20.07.2018 sabah 07:00'da Çirkin ördek yavrusu dünyaya geldi şükürler olsun.. Çok eşsiz bi duygu.. Allah isteyen herkese yaşatsın inşallah.. Doruk'ta sancı çekerken çok yorulmuştum ve doğduğu anda kolumu kaldıracak halim bile yoktu ama Deniz'de çok yorgun olmama rağmen enerjim yerindeydi. Dokundum öptüm ve şükrettim..

Kapı süsündeki yazıyı bile gece Buket hastanede yaptı :)

İlk buluşmamız :)
Başardım mutluluğu :)
Doruk'tan Deniz'e ilk öpücük..

Deniz'i bebek bakım odasına götürdüler, sonra beni odama indirdiler ama o da ne, Deniz'e kavuşan herkes onun yanında ben odada yapayalnız :) Kimsecikler yok, insan bi der bu kız doğum yaptı, birimiz de onu bekleyelim.. Anaaam çocuğu bulmuşlar anasına bakan yok :) Şaka yollu söylendim bitti mi benimle işiniz diye :) Emzirme seansları başladı tabi, o kadar küçük ki bi yerine birşey olacak diye korkuyorum resmen.. Neyse emdi, ilk kakayı yaptı falan filan gelen giden derken hiç uyuyamadım tabi(gelen herkes sağ olsun, yalnız bırakmadılar bizi). Akşam erken uyuyayım dedim, dedim demesine de kafamı yastığa koyduğum an başladı mıkırdamaya. Yapıştı memeye bırakmıyor, ama bi yandan da çok huzursuz.. Hava sıcak ondan mı, rahat mı değil falan derken anam benim sütüm gelmemiş ya.. İlk sütü emmiş ama devamı yok.. Meğer açmış çocuk.. İyi ki yanıma Neocate almışım ne olur ne olmaz diye. Doruk'tan gelen bi alerji geçmişimiz olduğundan her ihtimale karşı inek sütü bazlı mama veremezdim Deniz'e.. Az bi mama verdik sustu kuzum, uyudu biraz. Ama evde de biraz sıkıntı çektik, hiç indirmedim kucağımdan. İstedikçe emzirdim, sütüm gelsin diye hep emzirdim hatta.. Neyse galip gelen ben oldum bu konuda ama "aman kucağa alışır, aman çok tutma kucağa alışır, aman şöyle olur kucağa alışır"lar bitmedi.. Bitmesin de, alışsın kucağa. Çekeceksem ben çekicem, 9 ay karnımda taşımışım kucağımda da taşırım.. Klasik sarılık da oldu tabi Deniz, hatta uzun süreli oldu.. Tehlikeli seviylere çıkmadı ama temkinli olmak lazımdı, anne sütü sarılığıymış küçükbeydeki sıkıntı, çok şükür geçti..Tabi ki yine bol bol emzirerek :) 18 günlükken sünnetini de yaptırdık, Doruk'u sünnet eden cerrah Salih Somuncu'nun kapısını çaldık yine. Kesinlikle tavsiye ederim, hem çok güler yüzlü hem de sıkıntısız bir süreç geçirmenizi sağlıyor, güven veriyor.. Tabi eve gelince Deniz'in ağlamasına keşke yaptırmasaydım dedim ilk anda(sonra hatırladım Doruk'ta da aynı şeyi demiştim :) ). Sadece o gün huysuzlandı, sonrası gayet iyi maşallah.. Küçücük minnacık ama o da biliyor acının ne demek olduğunu, küçük kuzum..

Deniz 3 haftalık olunca yazlık yolculuğumuz başladı :) İyi ki gitmişim yazlığa, inanılmaz iyi geldi ve bence o yüzden lohusa depresyonu denen şeyi yaşamadım.. Haa ilk başlarda Deniz bana yapışık ben koltuğa.. Güya temiz hava almaya gittik ama ben içerde tekli koltuğa yapışmış bi pozisyonda takılan bi insan.. En sonunda dedim olmayacak bu böyle, en azında uyurken emzikle uyusun. Deniz attı emziği ben geri verdim, o attı ben geri verdim sonunda az da olsa başardım :) Normalde yavaş yemek yiyen ben Deniz'le birlikte jet hızında yeme hızına eriştim.. Bir de alerji diyetine başladım tabi. Belirtiler önüme önüme gelmeye başladı, hop tüm yiyeceklere kısıtlama geldi. Önümde ne masalar kuruldu misafirler için, 1 parça bile almadım. Sütün çeker, aman ne olacak al bi çatal, ucundan tadına bak tahriklerine kapılmadım ve yemedim.. Eğer kendim için diyette olsam ohoooo kaç kere bozmuştum o diyeti ama söz konusu evlat olunca eli bile gitmiyor insanın.. Bu arada süt çekmesi diye bir şey yok, inanmayın yani ona.. Yemeyin, valla gerek yok.. Bazı şeyleri canım çok istedi yalan yok, girdim mutfağa benzer ne yapabilirim diye uğraştım. Becerdim beceremedim ama nefsimi körelttim en azından.. 33 yıl yemişim, biraz da yemeyeyim..
Hazır güzel havaları yakalamışken her akşam üstü yürüyüş yaptık, ailece mis gibi temiz havaya doyduk :) Deniz sezonunu erken kapattım bu sene tabi, üşütürüm ederim korkusuyla girmedim doğumdan sonra da.. Ve ilginçtir ki Doruk da kapattı.. Denizden çıkartamadığımız çocuk yanına bile yaklaşmaz oldu.. Kardeşinin adıyla aynı olması etkiledi sanırım. Çocuk sudan nefret etti bi süre :( Zaten 10. günde çok fena bir patlama yaşadı. Baktı ki eve gelenler Deniz'i götürmüyor tepkisini gösterdi, hem de ne gösterme.. Çok dokunudu bu durum bana, hatta herkese.. Çok uysal bir çocuk normalde Doruk ama inanılmaz tepkiler verdi. Hatta bi akşam seni uyutayım mı dediğimde öyle bi süzdü ki beni içim acıdı. Gidip yanına yattığımda sarılıp sırtımı sevdi.. Ağladık tabi bolca annemle birlikte..
Hani şu büyüme atakları oluyor ya bebelerde, o Deniz' e bir geldi anam anaaam ben bittim yani. Annemler o gün İstanbul'da düğüne gitmek için yola çıktılar, biz bi kaç saat Doruk ve Deniz'le yalnız kalacağız akşam da uçakla Hamdi gelecek. Uçak saatlerce rötar yaptı, Deniz'İn içine bir şey kaçtı. Tamam normalde de sakin bi çocuk değil ama abooo bir ağlamak bir ağlamak saniye bırakamıyorum kucağımdan. Katıla katıla ağlıyor.. Doruk'a yemek hazırlamam lazım, yok imkanı yok bırakamıyorum. Deniz huysuzluğuna ağlıyor ben Doruk aç kaldı diye ağlıyorum. Yan komşumuz Hanife teyze ben tutayım sen yap dedi kadıncağız ama nerde vereyim, bırakmıyor beni. Yalın ayak sokağa fırladığımı hatırlıyorum, ancak öyle sustu bi ara ya da yorgunluktan bayıldı garibim.. Komşular aç bu çocuk aç ondan ağlıyor der, biri benim torunuma mama veriyorlar hiç ağlamıyor der, işte herkesin söyleyecek bir  şeyi vardı.. Biri de çocuğun kolunu bacağını çekmeye kalktı, irkilip susacakmış.. Allahım sana geliyorum dedim o ara :) Ben psikopat anne, çocuğa mama vermem aç bırakırım, öyle bi izlenim bıraktım sanırım etrafta :)))
Yazlık herşeye rağmen iyi geldi bize.. Bana, Doruk'a ve Deniz'e.. Hamdi yine evlat hasreti çekti ama ben alıştım artık diyor garibim.. Bazen çocukların mutluluğu bizim isteklerimizin önüne geçebiliyor.. (Doruk şimdi de dede dede diye geziniyor, Çanakkale yolları göründü bize :) ) Bu arada bizde hiç bir şey sakin sakin ilerlemediğinden apar topar annem de ameliyat oldu.. Üst kata çıkmıştı, 10 dk falan sonra bi çıktım yanına bütün kanı çekilmiş vücudundan, suratı kireç gibi.. Hadi hastaneye diyorum ama yok o önce bi evi süpürdü ancak öyle gitti.. Safra kesesi taşı onda da varmış ve acil ameliyat dediler. Ertesi gün eve eşya almaya geldi, hazır gelmişken ütüleri de yaptı gitti sağ olsun.. Ailece normal değiliz :)) Safra kesesinden oluşan boşluğa madalya koysalardı keşke..
2018 yazını böyle kapattık çok şükür..


Sık sık sevgili çocuk doktorumuz Merve Başkan 'ı rahatsız ettim :) Oradaki çocuk doktorumuz da çok iyi Allah' şükür, hiç sıkıntı yaşamadım.. Döndüğümüzde de Merve hoca sarıp sarmaladı zaten bizi hemen sağ olsun.. Bir yandan da alerji için Fügen hocamızın kapısını çaldık tabi. Çok şükür Doruk çok çok iyi durumda, artık solunuma çevirmemesi için takipte olacağız ama Deniz yeni hastası.. Ben zaten demiştim hocam biz sizi bırakamayız, ayrılamayız diye :) Yine emin ellerdeyiz şükürler olsun..

Aslında aklımda olan ve yazmam gereken o kadar çok şey var ki, uzattıkça uzatmak istemiyorum.
Özetle evlat kokusu harika bir şey.. Allah her isteyene bu duyuguyu yaşatsın inşallah..


39. hafta hatırası :)

Babaanne ve anneanne mutluluğu

Anneanne ve dede kavuştu :)






Hastanede ilk gece.. Yorgun ama mutlu yüzler :)


Hey.. acaba kalıcı mısın bu evde??

Sonunda 4 kişilik bir aile olduğumuzu kabullendi.. Dille değil ama eserleriyle anlattı bunu bize..

Biz şimdi 4 olduk ama aslında biriz.. Birbirimiz için biziz..
Çok sevgi, çok aşk, çok mutluluk..
Çok şükür..

*Bu yazıyı tamamlamak için tam 4 sefer pc başına geçtim ve sanırım artık başardım. Bitirene kadar Deniz 4 aylık oldu bile :))))

**Fotoğraflarım için sevgili arkadaşım Esra'ya çok ama çok teşekkür ederim..


11 Nisan 2018 Çarşamba

Babaannemin BöĞĞĞĞreği

Her insanın unutamadığı, 7/24 olsa yiyebileceği tatlar vardır bence.. Benim için bunlardan biri canım babaannemin böreğidir.. Hani basiretin bağlanır, nasıl olsa hep hayatımızda vardır ve hep olacaktır diye o çok sevdiğin insan tarifini almazsın bi türlü.. Zaten her gittiğimizde hazır yapılmış olurdu o börek, fırında sıcacık bizi bekler, bittiyse ertesi gün biz uyanana kadar yenisi yapılmıştır bile. Bi bunun tarifine yanarım(tarif var ama yapabilen yok, elde nasıl bir ustalık olmuşsa her gün izlemen lazım ki ancak elin alışsın) bir de elmalı turtasının güzelliğini kaçırdığıma.. Kat kat açıp harika bir hamur yapardı. Adı Arnavut böreği miydi acaba, hatırlayamadım..

Biz Çan'da yaşardık, babaannem ve dedem Burhaniye'de. Her bayram, tatil vb fırsatlar bulduğumuzda yanlarına giderdik, iyi ki gitmişiz, iyi ki bol bol zaman geçirebilmişim onlarla.. Babaannem çok hamarattı, eli çok lezzetliydi. Bence bunda dedemin de payı var, Pazartesi öğlenden sorardı Hacer hanım yarın öğlen ne yiyeceğiz diye. Küçük aklımla buna anlam veremezdim ama meğersem çarşıya çıkıp alışveriş yapmak için sorarmış adamcağız :) Babaannem de sayardı şu şu şu İlhami bey diye. Hanım ve bey diye hitap etmeleri ne güzel di mi :) Biz gittiğimizde herkesin en sevdiği yemekler hazır olurdu. Kardeşime pireee(patates püresi), bana yaprak sarma(en sevdiğim, yumuşacık yapardı), annemin babamın sevdikleri, geleneksel aile yemeği sura(sanırım kaburga dolması diye çevirebilirim bunu) ve tabiki en sevdiğimiz börek(bi sürü bi sürü kalp koyabilmek isterdim bunu yanına :) ).. Börek kışın ıspanaklı, yazın patlıcanlı olurdu, Allahım her biri ayrı lezzetli.. Suranın kaburgaları için sıraya girerdik zaten 4 torun :)
Annem ve yengemin yemekleri harika olur, ikisinin de elinin lezzeti ayrıdır ve çok iyidir ama gel gelelim ikisi de bu böreği yapamıyor yahu :( Valla olmuyor anacım.. Babaannemin sakladığı ufak ama çok önemli bi lezzet sırrı vardı bence :))) Surayı yapabiliyorlar, herşeyi yapabiliyorlar ama yok bu börek olmuyor. İşin kötüsü kardeşim bundan istiyor, babam keşke olsa da yesek diyor ve hamile ben ne yapsın??? Gözümün önünden gitmiyor o börek. Allahım şu an bunları yazarken karnımdaki ufaklık pat pat tepikliyor, o kadar seviyoruz börek yemeyi :) Yıllardır o tat yakalanamadı ve yakalanamayacak sanırım, ağlamak istiyoruuuuuum.. Babaannemin küçük bi tarif defterini bulmuştum annemler de, bir kaç tane fotoğrafını çekmiştim ama bulamıyorum şimdi, ekleyemeyeceğim yazıya :((

Her şeyden geçtim de keşke hayatta olsaydılar.. 4 torunundan 3 torunu evlendi ve şimdi hepimizin birer evladı var(ben 2. tura döndüm o ayrı :) ). Babam ve amcam şimdi kendi torunlarını seviyor.. Babaannem her ne kadar dillendirmese de erkek torunları, yani Özgür abim ve kardeşim Yiğit, onun için azıcık daha kıymetliydi sanki :) e biri ilk göz ağrısı diğeri son torun. Biz Duygu'yla arada kalan kız torunlar :))) Bizden gelen torunlar da hep erkek maşallah :) Babaannem görse bugünleri bi bu kadar daha yaşardı herhalde :) Çok özledim.. Yattıkları yerde huzur bulsunlar, mekanları cennet olsun..

Bu arada başlıkta bir sürü ğ olmasının sebebi Hamdi :) Benimle hep dalga geçer böĞĞrek diyorum diye. Ay ne yapayım, öyle alışmışım yani. Ayrıca maĞĞrul ve bir kaç kelimem daha var dalga geçtiği. E onun da var yani ben dalga geçiyor muyum hiç :) Hem kim bilir kaç kişi benim gibi böĞĞrek diyordur yaaa :)

5 Şubat 2018 Pazartesi

Öldürmeyen Ağrı Süründürür müydü Neydi O

Öyleydi böyleydi derken yeni bir yıla başladık, yanımda ailem ve sevdiklerim.. Oh daha ne olsun di mi.. Eski yılı bitirirken Doruk'a da bir misyon yükledik, abilik misyonunu.. Bi anda süpriz bi yumurta girdi hayatımıza.. Minicik bi mucize işte.. Yalnız Doruk'tan farklı olarak ben bu defa baya baya istifra ettim, tatlıdan nefret ettim(ki sabah öğlen akşam tatlı yeme potansiyelim vardır), bol bol uyudum öyle ki gözümü açamadım yani.. Bende hal bu olunca hem birlikte olalım hem de bana yardımcı olmak adına annemler geldi Çanakkale'den. İyi ki de gelmişler yoksa bi başımıza ne yapardık bilemiyorum..

Benim doktor kontrollerim, tahlillerim falan derken geçtiğimiz Pazartesi günü Çanakkale'ye gitmek üzere yola çıkacaktık. Hem Doruk'a değişiklik olsun, Aras arkadaşına kavuşsun, ben de biraz daha dinleneyim diye.. Tabi ki evdeki hesap çarşıya uymadı, anladım ki uzun vadeli plan yapmak bünyeye ters.. Pazar günü Doruk'un eşyalarını, kendi eşyalarımı hazırladım herşey çok süpersonik ama bende bi ağrı başladı, off hareket kabiliyetim kısıtlandı resmen. İki kürek kemiğimin arası ve iki göğüs arası, nasıl bir ağrı anlatamam.. Nefesim kesiliyor, Allahım sen koru bebeğe mi birşey oldu acaba diyorum ama yok başka bir belirti yok.. Anneme masaj yaptırıyorum iyi geliyor, kesin üşüttüm diye konuşuyoruz, çünkü sabahları Doruk'a börek kızartıyorum cam açık, önceki gün de hava soğuktu ve sırtım ürpermişti biraz.. Anne azarı işitiyorum tabi bi de.. Bak hasta olmamalısın, zaten ilaç da kullanamazsın, kendine hiç dikkat etmiyorsun ve devamı işte :) Sırtım geçse karnım geçmiyor, hafif hafif ovuyorum ama yok yani geçecek gibi değil.. Hemen Yasemin hocamı aradım dedim bende sıkıntı var ne yapayım, hastaneye git nöbetçi kadın doğumcu var anlat durumu muayene etsin hemen beni arasın dedi.. Gittik, muayenede bebekte birşey yok şükürler olsun, belki yediğin birşey dokunmuştur dedi doktor, Yasemin hocayla konuştu, döndük eve. Zaten yolda sarsıntıdan ve korkudan ağrım hafiflemişti. Bi yandan ağrım geçmezse yola nasıl çıkarız diye düşünüyorum, bi yandan eksikleri tamamlıyorum.. İstifra etmeye başladım, su içsem midem bulanıyordu artık. Gece daha da kötü oldum, gidelim bi serum versinler bari dedik, evin yakınında bi hastaneye gittik. Güya özel hastane ama Allahım bitlenmesem bari diyordum, o derece pisti acil.. Sedyedeki örtüyü bile değiştirmiyorlar, artık sus da ye şu serumu Aslı dedim, Hamdi'yle güldük durduk.. Tabi serum da fayda etmedi, eve döndük ama ben hala ağrıdan duvarları tırmalama durumundayım. Bi ara Hamdi'ye ben sabaha çıkmayacağım sanırım, hakkını helal et bile dedim. Kalp krizi geçiriyordum sanırım. Bölük bölük belki 1 saat uyuyabilmişimdir salonda oturur vaziyette. Sabahı sabah ettim resmen.. Zaten tam uyumaya çalışsam istifra için wc ye taşınıyorum.. Yazık, babam öksürmekten annem ikimizi birden kontrol etmekten uyuyamıyor. Salonu koğuşa çevirmişiz :) Babam bi ara 4. de bul bari okey oynayalım dedi anneme :) Doruk da hissetmiş gibi uyanık o saatlerde.
Sabah şekeri modunda Yasemin hocama durumu anlattım, hemen gel dedi. Bebek iyiydi şükür ama vardı bi sıkıntı.. Ya safra kesesi ya böbrek dedi radyolojiye gönderdi beni. Usg çekiliyor bi yandan, sonra safra kesemin yarıya kadar taş dolu olduğunu öğrendik. Meğersem yumurta kapıya dayanana kadar beklemiş son anda patlatmış sinyali.
Tabi sonrası baya eğlenceli.. Cerrahla görüştük, ameliyat olmanız lazım, doğum sonrasını bekleyemez dedi. Ben saf saf bugün Çanakkale'ye gidecektim dediğimde ne gitmesi şu an yatış yapılmalı acil ameliyat diyince beynimizde ziller çaldı.. Peki ya bebek? Çok küçük daha.. Ya birşey olursa.. Evet risk var ama bunu söylememiz lazım, yoksa ikinize de birşey olmayacak korkmayın diye telkin etti bizi. Yasemin hocama danıştım hemen, daha rahat edersin, ikiniz de çok güçlüsünüz dedi ve süreç başladı..

Bi yandan annemler evde merakta, bi yandan nasıl yapacağız nasıl edeceğiz düşüncesi.. Geldim eve sakin sakin konuşuyoruz ama kendimi zorlayarak yediğim minnacık tost da duramadı tabi midede, ağrılar yine başladı.. Dedim beni yatırıyorlar, ameliyat olacağım.. Ev halkı şok tabi.. Bi kaç parça eşya hazırladım, telefon trafiği hastane ayarlamak derken çıktık gittik. En çok Doruk'u bırakıp da gitmek koydu.. Bişey olacağından değil ama öyle bırakıp gittim ya işte o an içim paramparça oldu.. Anne gel otur, gitme dedikçe anlatmaya çalıştım ama ne kadar başarılı oldum bilemem.. Allah'tan annem babam buradaydı da bırakabildim.. Ağrımı unutup yol boyu oğluma ağladım tabi.. Biri evde, biri karnımda.. Hala şok etkisi vardı üzerimde pek algılayamıyordum olanları, mesela hastaneye giderkenki yolu hiç hatırlamıyorum, bugün pansumana giderken geçen hafta da burdan mı gitmiştik diye soruyorum Hamdi'ye. Yasemin hocam telefondan hep destek oldu bana, Ataşehir değil de Kızıltoprak'ta olacaktım ameliyatı ama kendimi emin ellerde hissettim. Cerrah çok güler yüzlü ve inanılmaz pozitifti, içim rahattı. Akşam üstü canım Yasemin hocam geldi moral verdi, ikinize de hiç birşey olmayacak Allah'ın izniyle diye beni rahatlattı. Ameliyat öncesi konuştuk, çıktığımda yine geldi.. İlk çocuğunu kucağına veren insan hep yanında, bu nasıl bir duygu nasıl anlatılır ki.. Allah binlerce kez razı olsun, bir doktordan ziyade anne gibi ilgilendi benimle.. Kim sorsa gözüm kapalı tavsiye edebileceğim biri Yasemin Yakut, iyi ki girmiş hayatıma, iyi ki var..

Bi insanın gözleri bozuk olursa gözlüksüz/lenssiz hayat kabus oluyor tabi.. Ameliyathaneye indirirlerken gözlüklerimi aldılar, dünya puslu puslu.. Doktorum İbrahim hoca yanındaki doktor arkadaşını tanıtıyor; Dr Fuat'la ameliyatı birlikte yapacağız diye ama benim cevabım gözlüğüm yok ki sizi göremiyorum :( Gözlüğümü vereyim mi diye beni eğlendirmeye de çalıştılar orada. Ameliyat ekibi eğlenceli, beni konuşturuyorlar, bebeğimi soruyorlar derken kirpiklerimin her biri 100 kg oldu ve ben gidiyorum dedim.. Aslı hanım uyanabilirsiniz, bitti diye beni uyandırmaya çalıştılar ve benim o ana dair hatırladığım en net şey maskenin içinde burnumu parçalar gibi nefes almaya çalışarak bebeğimi sormamdı.. Sakin olun bebeğiniz iyi, nefes alın, sakin olun diyerek beni sakinleştirdiler, gerçekten de iyiydi bebek, çok şükür.. İyi ki ameliyat olmuşsunuz, çok kötüydü safra keseniz dediler.. Vardır her işte bi hayır.. 2 ay sonrasını bile bekleyemezmişim..
Odaya çıktığımda canım acıyordu ama bi acı vardı ki off sağ tarafım oyuluyor.. Meğer dren takılmış, anam içim oyuluyor.. Konuşamıyorum acıdan(neyse sessizliğimde Hamdi de rahat etmiştir biraz :) ) İbrahim hoca geldi bilgilendirmeye, hocam dedim bu acı ne, ölüyorum.. Gerekliydi, yarın çıkartacağız dedi ama geçer mi 24 saat.. Ankara'dan Behiye annem geldi apar topar, Hamdi Doruk'la annemi getirdi.. Doruk odanın kapısında biraz beni inceledi, geldi elimi tuttu ve yatağa çıkmak istedi.. Neyse daha sonra aldım yanıma, ayak ucumda oturdu miniğim.. Refakatçim Hamdi'ydi, tatile gitmişiz gibi düşündük, deniz manzaralı oda, benim için güzel ama Hamdi'ye hiç uymayan yemekler, güler yüzlü hemşireler.. Çıkışım planlanandan 1 gün daha geç oldu tabi, hamilelik gibi ekstra bi durum vardı ve ben tek başıma yataktan kalkamıyordum. Gerçi dren çıktıktan sonra hayata döndüm, ama çıkartana kadar ağladım ne zaman çıkacak ne zaman çıkacak diye :) Canımın acısından da ağlayamıyorum, imkanı yok derin nefes almanın, gönül istiyor hıçkıra hıçkıra ağlamak ama gerçekte sadece gözlerimden yaş süzülüyor.. Hemşireler bile sevindi dren çıkıncaki halime :) Hamdi'ye acıyı tarif edişim, Allah düşmanıma bile vermesin diyeyim sen anla şeklindeydi.. Baş ucumda bi kutuda irili ufaklı taşlarım tabi :)

Perşembe günü evime döndüm şükürler olsun.. İnsanın evi gibisi yok gerçekten. Tamam hastane de çok rahattı, hemşireler her an yanımdaydı ama evim olsun oğlum olsun yanımda.. Tabi kucak istekleri, yanıma yatma istekleri oldu Doruk'un ama oğlum bak dedim karnımı göstererek anlattım ona. Şimdi alamıyorum ama bunlar geçince alacağım seni, yine güzel güzel oynayacağız dedim ve o ne yaptı dersiniz?? Bantları sevip öptü.. Ben ağlak tabi..

Artık çok daha rahat hareket edebiliyorum, kendim kalkıp işlerimi halledebiliyorum ki dün ilk kez sokağa yalnız çıktım :) Bugün pansumanım vardı ve sonrasında Yasemin hocamla randevu.. Şükürler olsun bebeğimiz iyi.. Gerçekten çok korkmuştum.. İyi olduğunu görünce ağladım mutluluktan.. Bizim küçümen erkek gibi duruyor, 2 erkek anası olacağım yani :)

Bu arada beni/bizi yalnız bırakmayan, gelen, arayan herkese sonsuz teşekkürler.. Bir çoğu benim güçlü ve pozitif bi anne olduğumu, bebeğimin de iyi olacağını söyleyerek beni daha da güçlendirdiler.. İyi ki varsınız..

Bir de  https://www.florence.com.tr/kadikoy-florence-nightingale-hastanesi 7. katta bulunup benimle ilgilenen tüm hemşire ve hasta bakıcılara çok ama çok teşekkür ederim..